Girişim büyütmenin maliyetleri gittikçe artıyor! (Yazı dizisi: 1 – Kurmak vs Büyütmek)

Kurmak vs Büyütmek

Bir girişim oluşturmanın maliyeti, büyüme maliyetlerine oranla gittikçe daha ekonomik bir hal alıyor. Günün imkanlarını değerlendirdiğimizde, pek çok katmanda ekonomik seçenekler var:

  • Ücretli yazılımlar yerine kullanılabilen açık kaynak yazılımlar, kütüphaneler
  • Özel veri merkezi kurmak yerine AWS, Azure, vb.
  • Onlarca dış üyeliğe açık reklam ağı
  • Ekonomik SaaS araçları
  • Global dağıtım için uygulama marketleri

Genel olarak baktığımızda bu trendler, maliyeti sadece daha ekonomik hale getirmiyor, bazı noktalarda kafaya takılmayacak seviyelere düşürebiliyor. Örnek olarak sadece veri merkezi açısından baktığımızda bile, bulut teknolojilerindeki yüksek rekabetin, fiyatlarda nasıl ciddi düşüşlere sebep olduğunu görebiliriz. Hatta şu an bir hizmet almaya karar verecek olursak, en az 1 senelik ücretsiz hizmet alma imkanı bile bulabiliyoruz.

Yalnız ilginçtir, işler ters bir biçimde ilerliyor. Bu kadar imkan olmasına rağmen, girişimler daha çekirdek evrelerinde daha sermaye topluyorlar ve Seri A yatırımına ulaşabilmek için daha fazla sermaye tüketiyorlar. Evet, bir uygulamanın v1’ini çıkarmak ucuz olabilir; yalnız itici bir güç oluşturmak tamamen farklı bir hikaye. On yıl öncesine kıyasla, büyümenin rekabet, konsolidasyon ve doygunluktan dolayı zorlaşması ile birlikte itici gücü oluşturmak gittikçe daha maliyetli bir hal alıyor.

Ücretler neden artar

Ücret artışının altında yatan iki temel sebep var: personel maliyetleri ve büyümenin ücretli kanallara (reklam, kullanıcı satın alma, vb.) doğru daha da kayması. Birince sebep, özellikle büyük şehirlerde bulunanlar açısından bakıldığında, gayet açık bir sebepken, ikincisi ise daha çok içinde bulunduğunuz endüstrinin trendleri ile şekillenen bir konu.

Söylediğimiz gibi, büyüme gittikçe daha da zor bir hal alıyor ve sonuç olarak, yeni ürün geliştirmeye çalışan firmalar büyüyebilmek için stratejilerini viral, SEO ve organik pazarlama gibi geleneksel kanallar yerine ücretli yöntemlere doğru kaydırıyor. Her ne kadar günün koşullarında itici bir güç oluşturmak zor olsa da, risk sermayesi kuruluşları (venture capitals) biraz olsun istikrarlı bir büyüme eğrisi oluşturan girişimlere karşı cömert olabiliyor. Bu açıdan bakacak olursa, iyi yönetilen ve, kullanıcı satın alma gibi direkt ödemeli kanallara karşılık gelebilecek, doğal alternatifleri (bağış toplamış olma, reklam rekabet eksiği) bulunan girişimler birkaç adım öne çıkabiliyor.

Yazı dizisinin bir sonraki bölümünde görüşmek üzere 😉

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir